





Muğla-Kale yolunda bir kır lokantası, çamların altındaki mekânı ısıtmıyor nisan güneşi, içeride soba yanıyor.
Selam verip içeri giriyoruz, köyün sakinleri televizyon seyrediyorlar, sobanın üzerindeki demlikten çay servisi yapıyor kadınlar. Ormandan kuş sesleri geliyor. 80’i aşkın köylü elimizi sıkıyor, “Eskiden kovancıydım” diye tanıtıyor kendisini. Kovancı: Balcı.
Çocukları giriyor devreye: “Doğumdan çok sonra çıkarmışlar nüfus kâğıdını, tevellüt 1927 diyor ama siz ona 5-6 yıl daha ekleyin!”
Soruyoruz: “Eskilerden neyi hatırlıyorsun diye…”
Anlatıyor:
“1940’ta kıtlık vardı. Savaştanmış! Buralarda bizim durumumuz yine de iyiydi.”
Sonra: “Menderes’i astılar!”
“Gelip bize de sordular, evet mi, hayır mı diye.”
Anayasa’ya oy vermiş ama karıştırıyor, 61 mi, 82 mi? Tarihler kaybolmuş belleğinde. Bugün neler oluyor, dediğimizde gözleri televizyona kayıyor. Siyasi tartışmalardan haberdar. Hiç beklemediğimiz bir yanıt alıyoruz:
“Kanun dediğin Allah’ın kitabı değil ki, niye değişmesin!”
İşte Anadolu köylüsü…
Kovancı, 1930’lardan bugüne siyasi tarihi üç cümlede özetliyor, demokrasi dersi veriyor.
Türkiye’nin nabzı Anadolu’da atıyor.
Ankara’nın, İstanbul’un siyasal gündeminin yanı sıra bir de yaşadıkları çevrenin gerçekleri, kendi gündemleri var: Boğaz tokluğuna çalışıyorlar. Ekonomide ciddi bir durgunluk var; Güney Ege’ye Aksihar, Manisa, İzmir üzerinden indik. Burdur’a gittik. Denizli’nin krizi, “tekstilcinin feryadı” en çok bu yörelerde hissediliyor. Datçalı Ali Ceylan Usta, kapanan fabrikalar ve atölyeler nedeniyle işleyecek kumaş bulamadığından yakınıyor. Esnafı, çiftçisi, pazarcısı, hepsi yakınıyor. Yalnız et değil, süt ve peynir fiyatları da artıyor. Ulalı peynirciler, “Çoban mı kaldı besicilik yapacak?” diye faturayı hükümete kesiyor. Yol inşaatlarında işçilik yapmak daha kazançlıymış.
Bozburunlu balıkçı Ayşe, ağlara ve teknenin bakımına verdikleri parayı bu yaz da çıkaramayacağından kaygılı. Akdeniz’de balık günden güne tükeniyor. Trollar balığı bitirdi.
Umutlar turizm sezonuna bağlanmış.
2010’un en devrimci tatil beldesi, “çıplaklar oteli”yle Datça olacak! Stephen Hawking’in korkusunun aksine uzaylılarla karşılaşacakmış gibi sevinçli bir telaş sarmış yarımadayı. Emecik’in tepelerine şimdiden NASA ölçeğinde teleskoplar yerleştiriliyor. Ev fiyatları da tavan yapmış! Keçi peyniri bulmak için Balcı İbrahim’i iknada iki kat güçlük çekiyorsunuz. Şaka bir yana, Güney’e inmek her zaman iyi geliyor. İstanbul’a üçüncü köprü gibi “felaket” haberlerini okurken, Yuvarlakçay’da HES’i durduran köylülerin zaferini alkışlıyorsunuz.
Beykoz-Sarıyer hattında nöbet tutacak kimse yok mu?
1 Mayıs coşkusunun yaşandığı gün Tunceli’de karakol basanları lanetliyoruz.