





MEHMET ALTAN, STAR, 01.05.2010
Konya ve Muğla’da başkaldırı
Birinci Cumhuriyet’in ağar aksak, kör topal yürüyen bir normalleşmeye karşı tahammülsüzlüğü ve AK Parti’ye karşı yeni tuzaklar kurma peşinde koştuğu söylentileri…Genelkurmay Başkanı’nın dünden itibaren emekli olması gerektiği…Gelişmiş tüm toplumlarda proleteryanın fiilen küçüldüğü bir dönemde, çalışan nüfusunun dörtte birinin tarımda olduğu bir ülke olarak, 1 Mayıs’ı otuz küsur yıl sonra Taksim’de nihayet kutluyor olmamız…Bunlardan azadeyim ve keyifliyim…
İki nedenle…
***
Birincisi Ankara’nın halk iradesini yok sayan “Kemalist Rejim”i, alınacak daha çok yolumuz olsa da yavaştan dönüşmekte…
Ama daha önemlisi, dün okuduğum gazetelerde “rejimin demokratikleşmesi” konusunda en önemli işlevi görecek “demokratik başkaldırı” haberlerine rastlamam.
En büyük sürpriz Konya’dan…
Konya’nın Taşkent İlçesi’ne bağlı Balcılar Beldesi’nde, 1 Ağustos 2008 tarihinde gaz patlamasıyla çöküp 17 kız öğrenci ile bir öğretmene mezar olan ruhsatsız kız kuran kursunu anımsıyor musunuz?
Biraz daha özen ve dikkatle hepsi yaşıyor olabilirdi…
Aldırmazlığın hoyratlığında gaz kaçağından ölüp gittiler.
Ve daha da korkuncu, o yoksul insanlar, o anne-babalar bu cinayet karşısında sustular.
Tek bir şikâyet bile olmadı.
Ve önceki gün bu şaibeli sessizlik yırtıldı.
11 kişinin tutuksuz yargılandığı Konya 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde on dakika süren üçüncü duruşmada ilk kez bir aile şikâyetçi oldu.
Ölen Huriye Durmuş ile yaralanan Esmanur Durmuş’un babası Abdullah Durmuş, binanın çökmesinden ve kızının hayatının kaybetmesinden sorumlu olanların cezalandırılması için mahkemeye ilk dilekçeyi verdi.
Bir anlamda, “gaz kaçaklarına” aldırmayarak cinayet işleyecek ve yoksul aile çocuklarını yok edecek bir canavarlığa baş kaldırdı.
***
Konya’daki demokratik başkaldırı henüz sonuca ulaşmadı ama Yuvarlakçay’da “başkaldıran insanın” direnişi, ancak iri yarı bir buzdolabı işletecek kadar enerji sağlamak için yeryüzünün en güzel yörelerinden birini yok etmeye yönelik barbarlığı önceki gün durdurdu… Tabii bunda bu direniş kadar, buna kulak veren Akfen Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’ın da payı olduğu anlaşılmakta.
Yuvarlakçay’daki direniş, hidroelektrik santrali için 3 Aralık 2009’da Topgözü mevkiinde ağaçların kesilmesiyle başladı.
Anıt ağaçları bir gecede katlettiler.
Santral yapımına karşı hukuki yollara başvuran Beyobası ve Pınarköy halkı, “suç delili” olarak belirledikleri kütüklerin çevresinde çoluk çocuk nöbet tutmaya başladı. Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu kuruldu. Bekleyiş sırasında seçilen bir dilek ağacına “dilekler” asıldı, çadırların arasına kurulan sembolik mezarda “beddualar” okundu. Yuvarlakçay’ın siyasetçisinden sanatçısına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan ziyaretçileri hiç eksilmedi. Ayrıca santral için izin veren tüm kurumlara 11 idari dava açıldı. Platformun avukatlarından biri olan Berna Babaoğlu’nu ben de bir canlı yayında konuk etmiştim.
Yuvarlakçay’da mücadeleye başlayan insanların en büyük iddiası da projede yer alan “doğal yaşamın devamı için dereye ve tarımsal sulama için kanala bırakılacak suyun yeterli olmaması” idi. Santral, bölge halkı için turizmin de sonu anlamına geliyordu.
Ama Yuvarlakçay, tüm bunlardan daha fazla bir şey… Mutlaka görmeniz gereken bir cennet.
Yuvarlakçay, Köyceğiz ilçesi Topgözü mevkiinde bulunuyor ve Köyceğiz Gölü’nü besliyor. Aynı zamanda çevresindeki beş köye hayat veriyor. Bölgedeki insanlar, Yuvarlakçay’ın etrafında piknik yapıyor, suyunu tarımda kullanıyor.
Yuvarlakçay’ın narenciye üretimiyle ülke ekonomisine katkısı yılda 100 milyon lira civarında. Çayın üzerine kurulan çardaklar da bölgenin turistik çekim merkezlerinden. Yuvarlakçay’ın coşkun sularıyla serinleyen çardaklarda yılda 200 bine yakın turist ağırlanıyor.
Burayı öldüreceklerdi… Bir yandan yöre halkı, diğer yanda daha incelmiş bir duyarlılığa sahip bir girişimci, bu cinayete son verdi.
Muğla’daki başkaldırı amacına ulaştı.
***
Keyifliyim…
Birinci Cumhuriyet, ağır aksak, kör topal da olsa “demokratik cumhuriyet’e” doğru yol alıyor.
Asıl sevindirici olan ise o değişimi hem anlamlı kılacak, hem de hızlandıracak olan “başkaldıran insan”ın demokratik isyanı…
Onları da Konya’dan Muğla’ya duymaya başlıyoruz.
Keyifli olmayacağız da ne olacak…